Gelincik Hakkında Bilgi
Sansargillerin evcilleştirilmiş tek üyesi olan gelinciklerin popülaritesi giderek artıyor. Dışarıdan bakılınca oldukça şaşırtıcı bir durum. Bilimsel isimleri Mustela putorius furo "misk otuyla beslenen kötü kokulu hırsız" anlamına geliyor, oysa kötü şöhretleri büyük ölçüde kalıtımsal özelliklerinden kaynaklanıyor. Evcilleştirilmiş Avrupa kokarcaları (kokarcanın İngilizcedeki karşılığı polecat olup, Fransızcada "tavuk kedisi" anlamındaki poule chat'dan gelmektedir) olan gelincikler, çiftçiler ve av alanı bekçileri tarafından öylesine hor görülmüşlerdir ki, 19. yüzyıl boyunca Britanya'nın büyük bölümünde yok olmanın eşiğine gelecek kadar çok avlanmışlardır. "Foulmart" ya da "kötü kokulu sansar" olarak da bilinen kokarca, bir yandan kümeslere musallat olurken, diğer yandan tavşan ve fare nüfusunun kontrol altında tutulmasına yardımcı olmuştur. En az 2000 yıl önce evcilleştirilmiş olmalarının nedeni de işte bu özellikleridir.
Gelincikler ve kokarcalar hala kolayca melezlenebilmektedir; ironik olan, gelinciğin kusursuz bir evcil hayvan olmasını sağlayan, vahşi "kokarcaya" ait özellikleridir. Hamster ve kobay gibi pek de zeki olmayan, oda beslenen, sosyal kemirgenlerin aksine evcil gelincik, evcilleştirilmiş kediler gibi tek başına avlanan, saf bir etobur olma özelliğini muhafaza etmiştir. Fakat gelincikler. kediler gibi mesafeli değildir: En az köpek yavruları kadar meraklı, cesur ve uyumludurlar. Bir gelinciğe adıyla seslendiğinizde cevap vermeyi öğretebilir ya da ta sm ayla yürüyüşe çıkartabilirsiniz. Hayvanın tavşan yuvasında ölümcül bir hal kazanan araştırmacı ruhu, arka bahçeye gelince müthiş bir eğlenceye dönüşebilir. "Savaş dansı" adı verilen özel manevrasında bir yandan arkaya ve yanlara doğru sıçrar, diğer yandan heyecanla bağırır, On sekiz saat boyunca uyuyan, çok az gürültü Çıkaran ve eve döndüğünüzde sevinçli bir telaş içinde hoplayıp zıplamaya daima hazır bu hayvanlar, tek başına yaşayan çalışanlar için ideal birer ev hayvanıdır. Elbette olumsuz özellikleri de vardır. Yaşam alanlarını temiz tutmalarına rağmen kokarlar; yani iyi bakılmış dahi olsa her gelincik, evde beslenmek için biraz vahşidir. Keyiflerinin her an yerinde olması, pek de aklıselim sahibi olmadıkları anlamına gelir. Evin içinde sıkışabilecekleri her deliğe, kapıların arkasına, dolapların içine, koltukların altına ve bulaşık makinesi gibi aletlere dahi girerler.
Kaçtıklarında eve dönmelerini sağlayacak bir içgüdüye de sahip değillerdir. Dişileri uygun zamanda çiftleşmedikleri takdirde hastalanabilirler. Bunu önlemenin en basit yolu, kendisine hizmet edebilecek kısırlaştırılmış bir erkek bulmaktır: Kısırlaştırılmaması halinde erkek, yılda 15 yavruya babalık edebilir. Fakat dikkat edin: Gelinciklerin çiftleşmesi oldukça edepsiz, kaba saba ve uzun sürelidir. Dişiden çok daha iri olan erkek, hokey sopası şeklindeki penisini dişinin bedeninde saatlerce bekletir. Bir yandan da dişinin boynuna hoyrat tırmıklar atar ve ısırır. Öyle görünüyor ki dişi gelincikler, tıpkı dişi kediler gibi, yumurta salmak için pek de hoş olmayan bir ön sevişmeye ihtiyaç duyar. Gelincikler daha ziyade insanlara özgü olarak bilinen bazı hastalıklara yakalanabilirler. Pankreas ve lenf kanseri oldukça yaygındır. Ayrıca, özellikle eşlerinden ayrılmak zorunda kaldıklarında. strese bağlı hastalıklara ve depresyon nöbetlerine yatkın hale gelirler. Genellikle yemek yemeyi reddeder ve bunalımlı bir ruh haline girerler. Bu da koşarfarelere kıyasla bu hayvanlarla daha fazla empati kurabilmemin ve hatta "hayvan terapilerinde" başarıyla kullanılmalarını sağlamıştır. Nitekim, gelinciklerle geçirilen bir saatin, yaşlılar, depresyon hastaları ve ağır hastalığa yakalanmış çocuklarda pozitif uyarıcı bir etki yarattığı görülmüştür.