HAM PETROL
19. yüzyılda Sanayi Devrimi Avrupa ve Amerika'yı yeniden şekillendirmeye başlarken, önceki yüzyılın ilkel ve kaba fabrika ve çiftlik sahiplerinden yeni ve güçlü bir işadamı türü evrildi. Modern baronlar şık ve kültürlüydü ama öncelleri kadar hırslı ve tek hedefe odaklıydılar. Gayrimenkul, demir yolları, çelik, inşaat ve çit yapımı zenginlerin ve kudretlilerin ürünleri haline geldi. Ancak hepsinden önemli olan ham petrol, yüzyılın ortalarına gelindiğinde henüz seçkin endüstriler arasındaki yerini almamıştı. Fakat bu durum değişecekti, hem de büyük bir hızla.
1845 yılında Amerikalı iş adamı ve mucit Samuel Martin Kier (1813-1874) sahip olduğu tuz kuyularına kayalardan yağlı bir madde sızdığını fark etti. Başlangıçta işçilerine sorun yaratan pisliği yakınlardaki bir kanala boşaltmaları talimatını verdi. Ancak kuyulardan biri alevalınca Kier, "kaya yağı" diye adlandırdığı keşfi için potansiyel bir kullanım alanı gördü. Kier'in planı basitti: O zamana kadar tüm Amerika'da lambalarda kullanılan başlıca yakıt, pahalı ve kaynakları sınırlı olan balina yağıydı. Kier, yeni keşfiyle ilgili deneyler yapmaları için kimyagerler görevlendirdi. 1848 yılına gelindiğinde, ürününün adını Seneca Yağı olarak değiştiren Kier, onu deri merhemi diye satıyordu. Ancak bu ürün rağbet görmedi ve başarısız oldu. İkinci bir deneme ise öncekinden biraz daha iyi sonuç verdi ama "petrol jeli" ürününe talep gitgide arttı ve çok geçmeden tüm Amerika'ya sevk edilmeye başladı. Bunu siz de kullanmışsınızdır değerli okuyucu, zira bu günlerde aynı ürün Vazelin markasıyla satılıyor. Ürünün kutusunda neden "petrol jeli" yazdığını merak ettiyseniz artık nedenini biliyorsunuz.
Buna karşın Kier kaya yağının yavaşça yanmasına odaklandı ve bunu maliyeti gitgide artan balina yağı yerine kullanılabilecek bir yöntem olarak gördü. Kier 1851'de inşa ettiği bir rafineride madencilik endüstrisi için yeni ve güvenli yağ lambaları üretmeye başladı ama bu çok başarılı olmadı. Ancak 1857'de Kier'in şeflerinden George Bissell ve Jonathan Eveleth, Pennsylvania Eyaleti'nin Tutsville Kasabası yakınlarında bir kaya yağı birikintisi oluştuğunu duydular ve incelemek için bölgeye gönderildiler. Orada, kaldıkları otelde, ailesiyle birlikte kasabaya yerleşmiş olan emekli demiryolu kondüktörü Edwin L. Drake (1819-1880) ile karşılaştılar. Drake'in demir yollarında ücretsiz seyahat hakkını avantaj olarak gören Bissell ve Eveleth, ülkeyi turlayarak diğer kaya yağı birikintilerini araştırması için onu işe aldılar. Artık ürün için bir pazar olduğunu biliyorlardı, mesele üründen yeteri miktarda bulmaktı. Drake, 1858 baharında bugün Oil Creek diye bilinen yere seyahat etti. Oil Creek o günlerde Pennsylvania'daki Crawford ve Allegheny vilayetleri arasında akan Allegheny Nehri'nin yalnızca 20 kilometre uzunluğundaki bir koluydu. Bu bölge daha önce de sondalanmıştı ama o zaman tuz ve içme suyu aranıyordu. Kaya yağı çıkınca arayıcılar onu ne yapacağını bilememiş ve bölgeyi terk edip başka yerlere gitmişlerdi. Ancak bölgede incelemeler ve jeolojik araştırmalar yapan Drake, yüzeyin altında olduğuna inandığı yağı çıkarmak için tuz kuyusu sondaj tekniğini kullanarak buharlı motorla sondaj yapmaya karar verdi. Drake'in görevlendirmek istediği ilk ekibin posta başının bu kararı duyduğunda söyledikleri, petrol endüstrisinin tarihindeki en ünlü sözlerden biri haline geldi: "Yağ için sondaj mı? Yani, yeri delip yağ bulmaya çalışmaktan mı bahsediyorsun? Sen aklını kaçırmışsın" Bu, o zamana kadar sondajcıların özellikle kaçınmaya çalıştığı türden bir şeydi ve posta başı pılını pırtısını toplayıp gitti.
Sonunda yeni bir ekip oluşturuldu ve 1859 yazında sondaj başladı. Ancak kısa süre sonra sonda delgisinin devrilmesine neden olan gevşek çakıl yüzey nedeniyle sorun yaşamaya başladılar. Drake sorunu çözmek için dökme demirden bir boruyu sondayla birlikte yere sapladı ve böylece devrilmeyi ve su sızmalarını önlemiş oldu. Yine de iş yavaş ilerliyordu ve günde yalnızca bir metre derine inebiliyorlardı. Sondaj ekibi motivasyonunu yitirmeye başladı, başlarına toplanıp seyreden insanlar "Drake'in Budalalığı" diye anılmaya başlayan sondaj işiyle alay ediyordu ve inanılmaz bir şekilde Seneca Yağ Şirketi projeyi terk edip Drake'i kendi başına bıraktı. Bütçe hızla tükendi ama diğerlerinin yardımları ve cömertliği sayesinde Drake işe devam etti, ta ki 27 Ağustos 1859'da sondaj delgisi yirmi bir metre ye ulaşıp bir kaya çatlağına çarpıncaya dek. Ekip çalışmaya bir kez daha ara verdi ama şef mühendis Billy Smith ertesi sabah işe geldiğinde kuyudan kaya yağı yükseldiğine hayretle tanık oldu. Vakit geçirmeden yağ eski bir banyo küvetine elle pompalandı ve o gün tarihe "çılgın adamın yağa ilk rastladığı gün" olarak geçti.
Ertesi sabah diğer maden arayıcıları da sondanın devrilmesini önlemek için Drake'in boru içinden sondaj yöntemini kullanmaya başladılar. Drake başlangıçta günde kırk beş varil petrol üretiyordu ve tamamını Samuel Kier'in rafinerisine gönderiyordu. Oradan da lamba yağı olarak tüm Amerika'ya satılıyordu. On yıl içinde Samuel Kier'in rafinerisi günde 16.000 varil petrol arıtır hale geldi ve böylece Drake modern petrol endüstrisinin atası olarak tarihe geçti. Ancak Drake'in iş sezgileri buluşçuluk becerilerinden daha zayıftı. İcadının patentini almadı ve kazandığı tüm parayı yanlış yatırım kararlarıyla kaybetti. 1863 yılına gelindiğinde Drake ve ailesi yoksullaşmış ve neredeyse yardıma muhtaç hale gelmişti. Sonunda 1872'de Pennsylvania Eyaleti yaşlı adama petrol endüstrisinin kurucusu sıfatıyla yıllık 1.500 dolar maaş bağladı. Çevresindekiler kaya yağı bulma ya da kullanma fikrinden vazgeçtiği halde arayışından vazgeçmeyen Edwin L. Drake olmasaydı, onu takip eden Henry T. Ford ve J.D. Rockefeller'ın yanı sıra Teksas'taki ve hatta Ortadoğu'daki iş dünyası baronları bugün keyfini çıkardıkları büyük güç ve servete asla kavuşamazlardı. Hatta Drake olmasaydı dünyadaki tüm yağ ve petrol endüstrisi vazelin kavanozlarıyla sınırlı kalabilirdi. Ve balinaların nesli tükenmiş olabilirdi. 9 Kasım 1880'de Pennsylvania Bethlehem'de hayata gözlerini yuman Drake, karısıyla birlikte hatırasını onurlarıdırmak için inşa edilen bir anıtın yanı başına gömüldü.